Unuttum İşte

Felaket

New member
Taktığım şeylerden biri de bu, unutuyorum. Çok da dillendirmek istemiyorum, çünkü ben bunu kabul edince üstüme yapışıyor. Unutan kız oluyorum bir anda.

“Aaa o mu? Ona söyleme, kesin unutur.”

“Yazar o, yazmazsa unutur, her tarafında not kağıtları baksana. Tüm kağıtlar da birbirine girmiş, neyi hatırlayacağını da unutmuştur kesin.” :))))))))

Yok, o kadar da değil. Gayet de tadında bir unutkanlık benimki. Bir kere bir hata buluyoruz ya, bir kere bir şeyi olması gerektiği gibi ya da olması gerektiği zamanda yapmıyoruz ya. O mükemmel, şaşmaması gereken planı bozuyoruz ya. İşte o düzeni bozduğumuz için cezamız da böylesine çıkmayan, vıcık vıcık aşağılamalar kokan etiketlerle ödüllendiriliyoruz.

unuttum

Ne diyeceğimi unutmadım, buraya başka şeyler yazmaya geldiğimin elbet de farkındayım. Az önce bir yerlerde çok dolu bir sohbete denk geldim. Ayıp etmişler, bu kadar dolu sohbeti ulu orta ne diye ederler, hiç anlamıyorum. Sonra ben gibiler, kendilerine pay çıkarıyor, sonra yine ben gibiler, kendilerine soruyor? Ya ben? (hep ben, ah ben, niye ben, bıktık bu benden) Ya ben neresindeyim bu sohbetin? Cevap çok basit aslında, izleyen köşesinde. Atlaman gerekmiyor ki sahneye. Ama karanlıkta kalmayı pek sevmiyoruz, küçüklükten işlenmiş korkular esir alıyor bizi. İlle de kendimizi göstereceğiz, ille de görüneceğiz, ille de pohpohlayacaklar bizi.

Ben sahneye atlayanlardan değilim ama. Işıklar gözlerimi kamaştırır beni, hem utanırım o kadar kalabalığın önüne çıkmaktan. Elim ayağıma dolaşır, ne diyeceğimi falan unutur, aptallaşırım. Sonra karizmam sarsılır, falan filan.

Ben unutanlar köşesine çekildim. Azcık loş bir yer, loşluğu unutmayı daha da kolaylaştırıyor. Neyi unutuyorum? Onlarca şey okuyorum, onlarca fikiri karşılaştırıyorum. Ama sonra ne oluyor? O dolu konuşanlar gibi iki cümleyi bir araya getirmek şöyle dursun, çıka çıka bu satırlar çıkıyor. İşin güzeli ben bundan çok memnunum. Bu kendimle hesaplaşmaları satırlarda tüketirken çok keyif alıyorum. Yazmakla ilgili Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı’ndaki İsmail karakterinin çok güzel bir iki lafı var. Kitap bitsin, onu da ilerleyen sayfalarda ekleyeceğim.

Ve bu keyif alma işlemi devam edecek. İster dolu olsun ister boş olsun.
 
Üst