Geçip Gidiyoruz, Nereye?
Geçip Gidiyoruz, Nereye?
Hiç bakmadım, en son buraya ne zaman, ne yazdım diye. Baksam, onun etkisinde kalıp bir şeyler karalayacağım, biliyorum. Bir hafta, 2 hafta, hadi bir ay olsun. Olmuştur da. Zaman bu kadar hızlı geçerken, neyin hesabını yapabilirim ki. Daha kendime yetişemiyorum, tutamıyorum.
Film de izlemiyorum, zaman oluşturabilirim elbet, seçim yapmak belki yoruyor. Elimde Tristian ve İseut diye bir kitap var. Filmi de çekilmiş, hiç araştırmadım. Bir efsane, okurken izliyorum diyebileceğim kitaplardan. Açlık Oyunları okumalarım da bu şekilde geçmişti. Kişilerin iç dünyalarına pek değinmeyen kitaplarda aynı şeyi yaşıyorum sanırım.
Koşuyu da bıraktım. Havalar soğudu, kar yağdı, hasta oldum, falandı filandı derken, kaç gündür çıkmıyorum dışarıya.
Az önce bir yere azınlık olmakla ilgili bir şeyler karaladım. Şimdi o lafı neyi düşünerek yazdığımı hatırlamaya çalışıyorum. Azınlık olmayı kim cool olarak algılıyordu da ben bu sayıların el değiştirmesine sinirlenip yazdım, bulamadım.
Kimileri övünmeyi sever. (Ne var ki bunda?)
Kimileri övünmeyi sevenleri dışlar, onları kötüler. (Sebep? Siz onları kötüledikçe, onları övenler sizi mi övecek? İsteğiniz bu mu? E, o zaman çamur attıklarınızdan ne farkınız var? Bir şeyi aleni yapmak suç da gizlice yapmak mı ahlaklı oluyor? Kimse bakmazken istediğim haltı yerim, herkesin içindeyken hanımefendi mi olayım yani? Neyseniz o olamıyor musunuz? Kendinizle barışık olmak bu kadar mı zor? Kavramları çarpıtmak bu kadar mı kolay? Bir sürü çelişki var bu harekette.)
Aman, atarlanıyorum sanırım. Sanırım bu yazıda 3. kez kullanıldı. Sanmıyorum, eminim aslında.
Her neyse, geçip gidiyorduk di mi, nereye mi? Bilmiyorum, bilemiyorum, bilemedim.
Geçip Gidiyoruz, Nereye?
Hiç bakmadım, en son buraya ne zaman, ne yazdım diye. Baksam, onun etkisinde kalıp bir şeyler karalayacağım, biliyorum. Bir hafta, 2 hafta, hadi bir ay olsun. Olmuştur da. Zaman bu kadar hızlı geçerken, neyin hesabını yapabilirim ki. Daha kendime yetişemiyorum, tutamıyorum.
Film de izlemiyorum, zaman oluşturabilirim elbet, seçim yapmak belki yoruyor. Elimde Tristian ve İseut diye bir kitap var. Filmi de çekilmiş, hiç araştırmadım. Bir efsane, okurken izliyorum diyebileceğim kitaplardan. Açlık Oyunları okumalarım da bu şekilde geçmişti. Kişilerin iç dünyalarına pek değinmeyen kitaplarda aynı şeyi yaşıyorum sanırım.
Koşuyu da bıraktım. Havalar soğudu, kar yağdı, hasta oldum, falandı filandı derken, kaç gündür çıkmıyorum dışarıya.
Az önce bir yere azınlık olmakla ilgili bir şeyler karaladım. Şimdi o lafı neyi düşünerek yazdığımı hatırlamaya çalışıyorum. Azınlık olmayı kim cool olarak algılıyordu da ben bu sayıların el değiştirmesine sinirlenip yazdım, bulamadım.
Kimileri övünmeyi sever. (Ne var ki bunda?)
Kimileri övünmeyi sevenleri dışlar, onları kötüler. (Sebep? Siz onları kötüledikçe, onları övenler sizi mi övecek? İsteğiniz bu mu? E, o zaman çamur attıklarınızdan ne farkınız var? Bir şeyi aleni yapmak suç da gizlice yapmak mı ahlaklı oluyor? Kimse bakmazken istediğim haltı yerim, herkesin içindeyken hanımefendi mi olayım yani? Neyseniz o olamıyor musunuz? Kendinizle barışık olmak bu kadar mı zor? Kavramları çarpıtmak bu kadar mı kolay? Bir sürü çelişki var bu harekette.)
Aman, atarlanıyorum sanırım. Sanırım bu yazıda 3. kez kullanıldı. Sanmıyorum, eminim aslında.
Her neyse, geçip gidiyorduk di mi, nereye mi? Bilmiyorum, bilemiyorum, bilemedim.