Efe
New member
Açıktan Atama Torpil Mi? Bir Hikâye Üzerinden Düşünceler
Herkese merhaba,
Bugün sizlerle oldukça düşündürücü bir konu üzerinden bir hikâye paylaşmak istiyorum. Biraz duygusal olacak, belki gözyaşlarınıza hakim olamayabilirsiniz, ama eminim hepimizin bir şekilde dokunduğu, içine girdiği bir durum. Söz konusu "açıktan atama" olunca, işin içine "torpil" girmiyor mu? İşte tam da bu sorunun cevabını aradığım bir hikâyeyi anlatacağım.
Hikâye, iki karakter üzerinden ilerliyor. Her biri bambaşka bir bakış açısına sahip ve ikisi de kendi yolunu bulmaya çalışırken "torpil" kelimesinin etkisinde kalıyor. Hadi gelin, birlikte bu yolculuğa çıkalım.
Arda ve Ayşe: Farklı Perspektifler, Ortak Düşünceler
Arda, genç bir mühendis. Üniversiteyi yeni bitirmiş ve diplomasını alalı henüz birkaç hafta olmuştu. Hayatında her şey sırasıyla, planlı ve disiplinliydi. Arda, hayatta her şeyin bir yolu, bir metodu olduğuna inanıyordu. O yüzden de her fırsatta daha fazla çalışarak, sınavlarını geçirerek, stajlar yaparak bir adım öne çıkmayı hedeflemişti. Şimdi, mezuniyetinin hemen ardından, hükümetin açıktan atama ilanına başvurmuştu. Her şeyin "doğru" bir şekilde ilerlediğini düşündü, ama bir şey eksikti. Bir yerden sonra, Arda'nın aklında bir soru belirdi: "Bütün bu çaba, gerçekten yetiyor muydu?"
Arda, her zaman çözüm odaklıydı. Hayatında karşılaştığı tüm engelleri, mantıklı bir şekilde aşmak için stratejiler geliştirdi. Ama bu kez bir şey vardı ki, Arda'nın kafasını karıştırıyordu. Açıktan atama ilanını incelediğinde, yeterli puanı aldığını gördü, ancak başvurduğu pozisyonda başka bir isim daha vardı. O kişinin adı, tanıdık bir isimdi, hem de çok tanıdık.
Ayşe, aynı Arda gibi mühendislik fakültesinden mezundu. Fakat Ayşe'nin bakış açısı biraz farklıydı. Ayşe, her şeyin ötesinde insan ilişkilerine önem veriyordu. İnsanlar arasındaki bağlar, güven, duygusal değerler ve empati Ayşe'nin hayatında büyük bir yer tutuyordu. O, her zaman doğru bildiği yolda yürümektense, başkalarının yanında olmaya, onların yükünü hafifletmeye çalışıyordu. Ayşe'nin düşündüğü bir şey vardı: "Her şeyin bir bedeli vardır, ama bazen doğru yolda ilerlemek, her şeyden önce doğru insanları tanımaktan geçer."
Arda ve Ayşe, aynı pozisyona başvurduğunda, Ayşe'nin adına da bir şeyler duyulmaya başlanmıştı. Ayşe, tam olarak başarılı bir öğrenciydi ama, Arda'nın dikkatini çeken şey, Ayşe'nin daha önce hiç görünmeyen, arka planda kalan bir bağlantısıydı. Arda bir gün, o bağlantıyı öğrendiğinde, içi bir garip oldu. Ayşe'nin, o alanda oldukça etkili bir yöneticinin tanıdığı olduğu söyleniyordu. Arda, yıllarca kendi çabasıyla mücadele etmişken, birisinin "tanıdık" aracılığıyla bu işe girmesi, ona oldukça ağır gelmişti.
Torpil, Gerçekten Bir Avantaj Mıdır?
İçinde bulunduğumuz dünyada, "torpil" kelimesi, bazen bir haksızlık, bazen de bir fırsat olarak algılanıyor. Arda, torpilin bir haksızlık olduğunu düşünüyordu. O, her zaman çaba ve azmin peşindeydi. Yıllarca gece gündüz çalışmış, sınavları geçmiş, birikim yapmıştı. Peki ya Ayşe? Ayşe'nin bir bağlantısı olması, onun ne kadar değerli olduğunu gösteriyor muydu? Arda, bunun doğru olmadığını düşündü. Eğer insan bir işte gerçekten başarılıysa, ne kadar çabalar ve yetenekli olursa olsun, "torpil" onun önüne geçmemeliydi.
Ayşe ise farklı düşünüyordu. Torpilin, her zaman kötü bir şey olmadığını savunuyordu. Onun için torpil, bir fırsattı, bir köprüydü. Ayşe, hiçbir zaman “torpili” kötü amaçlarla kullanmamıştı, fakat hayatta bazen bağlantılar, bazı fırsatlar daha kolay erişilebiliyordu. Ve bazen, insanların bu fırsatları değerlendirmesi, kendilerini daha hızlı geliştirmelerine olanak tanıyabiliyordu.
Bir gün, Arda Ayşe ile sohbet ederken bu konuyu açtı. Ayşe'nin cevabı, Arda'nın kafasında yeni bir ışık yaktı. Ayşe şöyle demişti: "Evet, bazen insanlar doğru bağlantılar sayesinde bir adım öne geçebiliyor. Ama inan bana, bu sadece bir fırsat. O fırsatla ne yapacağın tamamen sana bağlı. Bağlantı seni belki işe alabilir, ama başarılı olman için gerçekten değerli olman gerekir."
Sonuçta Kim Haklı?
Arda, birkaç gün boyunca düşündü. Ayşe'nin söyledikleri doğru muydu? Hayatın bazen sürprizler sunduğu, insanların bağlantıları sayesinde farklı kapılar açabileceği gerçeğiyle yüzleşti. Ama Arda, hala kendi yolunu kendi gücüyle bulmak istiyordu. Ayşe de yolunda ilerliyordu, ama insanlara yardım etmenin ve bağlantı kurmanın gücünü unutmadı.
Bu iki bakış açısının kesiştiği noktada, belki de tek bir şey vardı: Hayatta bazen strateji, bazen empati; bazen azim, bazen ise doğru insanlar lazım. İkisi de kendi yolunda doğruyu bulmuştu. Peki, sizce hangisi daha doğru?
Bu hikâyenin üzerinden düşünmek, sizlere ne hissettirdi? Açıktan atama ve torpil meselesini nasıl görüyorsunuz? Arda ve Ayşe'nin bakış açıları arasında nasıl bir denge kurulabilir? Yorumlarınızı bekliyorum!
Herkese merhaba,
Bugün sizlerle oldukça düşündürücü bir konu üzerinden bir hikâye paylaşmak istiyorum. Biraz duygusal olacak, belki gözyaşlarınıza hakim olamayabilirsiniz, ama eminim hepimizin bir şekilde dokunduğu, içine girdiği bir durum. Söz konusu "açıktan atama" olunca, işin içine "torpil" girmiyor mu? İşte tam da bu sorunun cevabını aradığım bir hikâyeyi anlatacağım.
Hikâye, iki karakter üzerinden ilerliyor. Her biri bambaşka bir bakış açısına sahip ve ikisi de kendi yolunu bulmaya çalışırken "torpil" kelimesinin etkisinde kalıyor. Hadi gelin, birlikte bu yolculuğa çıkalım.
Arda ve Ayşe: Farklı Perspektifler, Ortak Düşünceler
Arda, genç bir mühendis. Üniversiteyi yeni bitirmiş ve diplomasını alalı henüz birkaç hafta olmuştu. Hayatında her şey sırasıyla, planlı ve disiplinliydi. Arda, hayatta her şeyin bir yolu, bir metodu olduğuna inanıyordu. O yüzden de her fırsatta daha fazla çalışarak, sınavlarını geçirerek, stajlar yaparak bir adım öne çıkmayı hedeflemişti. Şimdi, mezuniyetinin hemen ardından, hükümetin açıktan atama ilanına başvurmuştu. Her şeyin "doğru" bir şekilde ilerlediğini düşündü, ama bir şey eksikti. Bir yerden sonra, Arda'nın aklında bir soru belirdi: "Bütün bu çaba, gerçekten yetiyor muydu?"
Arda, her zaman çözüm odaklıydı. Hayatında karşılaştığı tüm engelleri, mantıklı bir şekilde aşmak için stratejiler geliştirdi. Ama bu kez bir şey vardı ki, Arda'nın kafasını karıştırıyordu. Açıktan atama ilanını incelediğinde, yeterli puanı aldığını gördü, ancak başvurduğu pozisyonda başka bir isim daha vardı. O kişinin adı, tanıdık bir isimdi, hem de çok tanıdık.
Ayşe, aynı Arda gibi mühendislik fakültesinden mezundu. Fakat Ayşe'nin bakış açısı biraz farklıydı. Ayşe, her şeyin ötesinde insan ilişkilerine önem veriyordu. İnsanlar arasındaki bağlar, güven, duygusal değerler ve empati Ayşe'nin hayatında büyük bir yer tutuyordu. O, her zaman doğru bildiği yolda yürümektense, başkalarının yanında olmaya, onların yükünü hafifletmeye çalışıyordu. Ayşe'nin düşündüğü bir şey vardı: "Her şeyin bir bedeli vardır, ama bazen doğru yolda ilerlemek, her şeyden önce doğru insanları tanımaktan geçer."
Arda ve Ayşe, aynı pozisyona başvurduğunda, Ayşe'nin adına da bir şeyler duyulmaya başlanmıştı. Ayşe, tam olarak başarılı bir öğrenciydi ama, Arda'nın dikkatini çeken şey, Ayşe'nin daha önce hiç görünmeyen, arka planda kalan bir bağlantısıydı. Arda bir gün, o bağlantıyı öğrendiğinde, içi bir garip oldu. Ayşe'nin, o alanda oldukça etkili bir yöneticinin tanıdığı olduğu söyleniyordu. Arda, yıllarca kendi çabasıyla mücadele etmişken, birisinin "tanıdık" aracılığıyla bu işe girmesi, ona oldukça ağır gelmişti.
Torpil, Gerçekten Bir Avantaj Mıdır?
İçinde bulunduğumuz dünyada, "torpil" kelimesi, bazen bir haksızlık, bazen de bir fırsat olarak algılanıyor. Arda, torpilin bir haksızlık olduğunu düşünüyordu. O, her zaman çaba ve azmin peşindeydi. Yıllarca gece gündüz çalışmış, sınavları geçmiş, birikim yapmıştı. Peki ya Ayşe? Ayşe'nin bir bağlantısı olması, onun ne kadar değerli olduğunu gösteriyor muydu? Arda, bunun doğru olmadığını düşündü. Eğer insan bir işte gerçekten başarılıysa, ne kadar çabalar ve yetenekli olursa olsun, "torpil" onun önüne geçmemeliydi.
Ayşe ise farklı düşünüyordu. Torpilin, her zaman kötü bir şey olmadığını savunuyordu. Onun için torpil, bir fırsattı, bir köprüydü. Ayşe, hiçbir zaman “torpili” kötü amaçlarla kullanmamıştı, fakat hayatta bazen bağlantılar, bazı fırsatlar daha kolay erişilebiliyordu. Ve bazen, insanların bu fırsatları değerlendirmesi, kendilerini daha hızlı geliştirmelerine olanak tanıyabiliyordu.
Bir gün, Arda Ayşe ile sohbet ederken bu konuyu açtı. Ayşe'nin cevabı, Arda'nın kafasında yeni bir ışık yaktı. Ayşe şöyle demişti: "Evet, bazen insanlar doğru bağlantılar sayesinde bir adım öne geçebiliyor. Ama inan bana, bu sadece bir fırsat. O fırsatla ne yapacağın tamamen sana bağlı. Bağlantı seni belki işe alabilir, ama başarılı olman için gerçekten değerli olman gerekir."
Sonuçta Kim Haklı?
Arda, birkaç gün boyunca düşündü. Ayşe'nin söyledikleri doğru muydu? Hayatın bazen sürprizler sunduğu, insanların bağlantıları sayesinde farklı kapılar açabileceği gerçeğiyle yüzleşti. Ama Arda, hala kendi yolunu kendi gücüyle bulmak istiyordu. Ayşe de yolunda ilerliyordu, ama insanlara yardım etmenin ve bağlantı kurmanın gücünü unutmadı.
Bu iki bakış açısının kesiştiği noktada, belki de tek bir şey vardı: Hayatta bazen strateji, bazen empati; bazen azim, bazen ise doğru insanlar lazım. İkisi de kendi yolunda doğruyu bulmuştu. Peki, sizce hangisi daha doğru?
Bu hikâyenin üzerinden düşünmek, sizlere ne hissettirdi? Açıktan atama ve torpil meselesini nasıl görüyorsunuz? Arda ve Ayşe'nin bakış açıları arasında nasıl bir denge kurulabilir? Yorumlarınızı bekliyorum!